Yaz uygulaması mı vitesi boşa takmış metabolizmam mı bilmiyorum. Zihnim kimi zaman kaza anında şoka girmiş bir amigdala mallığında kimi zaman da yılların ardından zincirinden salınmış bir köpek gibi- oradan oraya- asla yakalanamayacak hızda.
Mesela günlerdir karşı apartmanı izliyorum. Zaten başka şansım da yok. On bilmem kaç katlı Yazıkırı sitesinin X bloğu tüm haşmetiyle maşallah naklen yayınına gece gündüz devam ediyor. Yedinci katta bir kadın cam siliyor. Zihnim o an orada. Önce Allah allah! diyorum. Evet böyle zamanlarda ben ve zihnim farklı iyelik zamirlerini taşıyoruz. Sus diyor benim ki. Sus ve dinle. Bak bu kadın çalışıyor. Muhtemelen devlet dairesinde memur, akşam yemekleri yenmiş, çocuklar odalarında aptal etme makinalarına bağlanmış. Eee yani çocukları da var öyle mi? Sus dedim ama di mi! Ay sonu geldiğinde yapılan hesaplarda iki yakanın her daim bir mesafesi, huzursuzluk, sekiz taksitle çıkılan tatiller ve köyleri ve o mutfakların açık olan büfeleri ve Muğla devlet hastanesinin acil odaları ve sarı serumları ve reçete reçete antibiyotikleri ve sene bitse de bitmeyen ödemeleri var ve yedinci katta da saat 22:40’da cam silen bir kadın. Belli ki “bu ay da yardıma kimse gelemeyecek, hazır elime bezi almışken, hafta sonuna varmadan hallet şu işi be,” diye diye siliniyor o camlar. Sabaha bakmam lazım. Kurgumun keyfi azaladıkça anlıyorum, yoruluyor.
Zihnim azıcık yorulunca neredeyse orada bırakıyorum. Israrı sevmiyoruz. Ne o ne ben.
Sabaha bakmam lazım dediğim hikayelerin hepsi anlaşarak zaman aşımına bırakılmış gibi asla gün yüzüne çıkamıyor. Ortalık sanki biraz daha sakinlemiş ve toparlanmış olunca bu kez bir zamandır yine orada, zihnimde olur olmadık zamanlarda yazma hareketimi zorlayan başlıkla bakışıp kalıyoruz:
Kapı deliğinden izlenceler. Kapı deliğinden izleyenler.
Sosyal medya platformlarında video çağı başladığından bu yana paylaşımlarımı hayatımın anlıklarından çekip çıkarıyordum. Özellikle Defne’nin bebeklik hikayeleri, büyüme sancılarımız, işe geri dönüşlerim, kilo verme, verememe maceralarıyla. Şimdilerde ise şimdilerim. Kendimi kendimce sarmaladığım bir kalan aklını da yitirmeme kozasına saklıyorum. Bu kişisel bir tercih. Siyaset ve politika ve arkasına müzik döşenmiş memleket olaylarını paylaşmıyorum. Hepsi oldukça öznel ve benim hayatımdan anlar olarak hikayelerime düşüyor. Hesabım kamuya açık. Dolayısıyla tanımadığım insanlarda ilgilerine göre zaman içinde ya takibe alıyor ya da sıkılıp, bu kadın nealka yia! diyerekten takipten çıkabiliyor. Bu “tanışmadığımız” hayatlarımıza sosyal medya filtresinin ardında dahil olmadığımız kitlenin nadiren de olsa tarafıma kimi zaman ince veya kalın! çemkirmeleri olabiliyor. Epeyce takmış bu meseleyle de ilgili okumalar yapmıştım. Boşa taktığım anda tüm o tırnak geçirmelerin, diş bilemelerinin kaynağına ulaştım.
Tanış değiliz. Ne onlar beni ne de ben onları tanıyoruz.
Bu kadar!
Bu ekip ben mahallede yürürken yolun sağından solundan geçenler. Tehlike arz etmeyenler. (Bence)
Oysaki, beraber kahve içtiğin komşun var mesela ya da parkta bebeğini dolaştırırken dertleştiğin, iftar yaptığın mahalle arkadaşın veya ofisten ailece iyi anlaştığın kırkta yılda bir de olsa kadeh tokuşturduğun, sağlığa dediğin masa arkadaşın hepsi listende her hikayende izleyenler içinde hem de hikaye denize düşer düşmez elinin altına yapışmışçasına bir hızla hikayene göz gezdirmekte. Ama etkileşmeye gelince yoklar.
Hayalet dostlarım pşşt alooooo!
Bana tuhaf geliyor kimse kusura bakmasın. Sen beni tanıyorsun, biliyorsun, evimi, yöremi, yaramı biliyorsun. Güldüğüm hikayedeki detayı bile görüyorsun ama sadece gözlemek! için orada var oluyorsun. Aramıyor sormuyorsun ya da ne bileyim arada iki emoci fırlatmaktan bile yüksünüyorsun. Hepsini geçtim, sosyal medyadan izliyorum ama bu kadının/ adamın bende numarası var bir hal hatırını oradan sorayım, demiyorsun. Üstelik bu kat planında asla dairen de yok hatta tehlikeli ve manasız da buluyorsun ama karşı komşunun kapı deliğinden her fırsatta bakıyorsun.
Bakın çok basit bir soru:
Neden?
Bunu neden yapıyorsun/uz?
Gitgide huysuz ve kalınlaşan bir kadına dönüşüyorum. Değiştirmek gibi de bir niyetim yok. Teyzelik makamı biraz da bu.
“Yavrum ayaktayken bir bardak soğuk su getirsen sen bana. Bir de anana/babana söyle delikten izlemesin komşuları, seviyorsa gitsin konuşsun.”
Ağustos 13
Memleket