AYIP mı OLUR?
Şubat ayının nasıl üzerimden geçtiğinin farkındayım. Bu farkındalık bana ne katıyor inanın ki bilmiyorum.
Alınacakları yazdığım listenin arasına bültene yazacağım postun notları karışmış. Ee haliyle ortaya şöyle bir şey çıkmış:
Enginar, maydanoz. Yıllar sonra sınıfa girip kapıyı kapattığında neler oldu? Öğrencilerle er meydanında baş başa kalmak mıydı özlediğin? Kesir’e mama bitmiş. Tuvalet kağıdı, armut varsa ananas. A1/ B1 seviyesi ders planı hazırlaman gerekiyor. Superfresh enginar bitmiş, dereotu almayı unutma. Çarşamba’ya kısır olabilir.
Yahu bu nasıl iştir. Hiç durmuyor kafam. Hiç. Alışveriş listeleri, Defne’nin okulunun istekleri, Defne’nin istemedikleri, yemek listeleri, ekstraya giren bazı istekler, ders planları, okunması gereken teknolojideki gelişmeler tam o sırada arkalardan çıkıp gelen mıymıy aysim söylenmeleri, sırası gelmişken ergenlikten geçmeyen birkaç yara, hazır kanarken aynadaki görüntüm, üzerine evde biten temizlik malzemeleri, hiç yeri değilken derz aralarından çıkıp gelen hikayeler. Aralardan kaçan zihnimin orta yerine kaset çalar tezgahını yerleştirip çalmaya başlayan: Cardigans.
“En sevdiğim oyunumu kaybediyorum,” dedikçe inadına yokuş yukarı beşinci vitese takan zihnim.
‘Hiç durmayı deneyimliyor musun’, dedi bir arkadaşım. An dedikleri şeyi yakalayabiliyor musun?
Uyurken yakalıyor olabilirim, dedim.
Şikayetçi değilim. Anda kalamıyorum. An dediğinin şey genelde içimden geçiyor. Öyle çok anlarda kalmalı zamanlarım da oldu bak. Sonra asılıp kalıyor, ota boka sarıyorum. Kırk beşimde en azından bu tarafımla yüzleştim ve barıştım.
Bana durmaklar yaramıyor.
Bu aralar “Ayıp olur” dönütleri duruyor kafamda. Ailemin önce kendi aralarında sonra bana söyledikleri çocukluk cümlelerimdendir.
Kemal amcanlara ayıp olur, sen de gel bizimle.
Biliyorum Zeynep’i sevmiyorsun ama Ceyda teyzenlere ayıp olur.
Kızım lahanayı sevmiyorsun biliyorum ama ev sahibine ayıp olur.
Bir nesil ayıp olurla o masalara oturdu, o misafirliklere gitti, o tatillere çıktı. Annemin kolundaki çantadan ne farkım varmış? Olmalıymış ama yokmuş. Ve sanırım bu ayıp olur balonuyla büyüyen çocukları sadece bir nesil olarak işaretlemek yeterli değil. Çevre etkisi, nesilden daha kuvvetli geliyor. Ben küçük bir sahil kasabısında büyüdüm. Şöyleki aileme söylediğim her hangi bir yanlış bilgi bir saatini doldurmadan doğru haliyle ya anneme ya babama ulaşırdı. Herkesin her şeyi gördüğü, sorguladığı! bu bitişik yaşamlarda, ayıp olurların altında sıkışıp kaldığımı ve bunun acısını yetişkin hayatımda daha fazla çektiğimi, doğru değerlendirmeleri yerinde yapamadığımı çok sonraları anladım. Ha anladım da ne oldu? Ayıp olmayacağını esas ayıbın yıllardır kendime olduğunu öğrenip hayatıma geçirebildim mi? HAYIR. Lakin çaba gösteriyorum. Üzerinden kolay sıyırıp atabileceğin bir yük değil.
Bu sebeptendir ki kendi büyüttüğüme “Ayıp olur” yüklemesi yapmadım. Yapmıyorum. Yapmayacağım. Ama yaklaşın bombayı kucağınıza bırakacağım.
Defne yine de “Anne aramamız lazım ayıp olur, anne gitmemiz lazım ayıp olur,” larla karşıma çıkabiliyor. Nereden sızıyor bu “aman çocuğum ayıp olur zehiri” siz artık kendiniz bulun yanıtı.
Alışveriş listeleriyle başlayan yazımdan ayıp olurla çıkıyoruz. Yukarıda size bahsettiğim kafamın sayfalara dökülen hali tam da böyleli işte.
Şubat ayının nasıl üzerimden geçtiğinin farkındayım. Bir süre tencere, tava, yağ soğan görmek istemiyorum.
Mutfağın girişine:
“ Geçici süreliğine hizmet veremiyoruz, anlayışınız için teşekkür ederiz,” tabelası hazırlatıyorum.
Sizler de o en son yazdığınız cümleye, aramam lazım diye not alıp aradığınız kişiye, okumam lazım diye okuduğunuz kitaba, gitmem lazım diye gittiğiniz komşunuza (komşuluk kaldı mı böyle aysimcim) oturmak zorunda olduğunuz için oturduğunuz o masalara bakın bakalım.
Ayıp mı olur?
Şubat 26
Çöl
Canım benim. Nasıl sımsıkı sarılırdım sana orada olsaydım. Sıcak bir çay söylerdik. Gülümserdin, gülümserdim. Geçer derdik. Geçerdi.
Şubat ayı üzerinden geçenler- elden gel😊