Altını kapattın mı?
İyi ki oradasınız. İyi ki okuyorsunuz. Bu benim için hep ve çok değerli. Bir gün hayalini kurduğum o kitabı yazacak ve imza günlerinde karşılaşacağız ve ben o zaman yemek yapmayı bırakmış olacağım.
Farkında mısınız bilmiyorum ama uzun zamandır klavyenin başına, sandalyemin tepesine tünememişim. Daha da fenası bu tünemesiz geçen günler bünyede rahatsızlık yaratmamış. İşte burası en tehlikeli kısmısı. Canım ailemlerin hakkımda söylediği şu özlü sözü anımsıyorum:
‘aysim mi? ay o bir şeyden hevesini almaya görsün, bir gecede vazgeçer.’
Vay be. Çok yüreklendirici ama bir o kadar da yalan. Düşününce ne çok özlü söz var akıl defterlerimize silinmeyen kurgularla yazılmış. Aslında birçoğumuz da başardık geride bırakmayı lakin hala ve bazı bazı yataklarımızın altından bize nanik yapan ego canavarlarımızın tuzaklarına göz kırpabiliyor bir yanımız.
Bir gecede vazgeçer kısmı biraz doğru gibi ama sanki ya:)
Yazı disiplin işi arkadaşlar. Öyle romantize edildiği gibi veya kadar değil. Her gün düzenli yazdığım dönemlerdeki kelime hızıma, kurgu şanıma yetişmem için o disiplini bünyeye yaymam lazım. Buna inandığım zaman yapabiliyorum. Kilit eylem inanmak. Şu ara inanmak kası biraz bollaştı.
Türkiye’den döndüğümüzden beridir totomuz yer görmedi ki geçtim klavyede döktürmeyi. Önce fareler, sonra bahçedeki ağaçlar, gelenler gidenler, kızımın çatlayan parmağı ve bunun tam da voleybolda bir üst gruba çıktığında yaşıyor oluşunun bünyeye yaydığı hayal kırıklığı, devam eden terapiler ona eklenen diyetisyenler, alsın diye uğraşılan kilolar, akan lavabolar, delik çatılar, sıcaklar sıcaklar falan derken ne zaman ekranı açsam boş boş beyaz ekrana baktığımı fark ettim.
Bir de şey; birinin bir şeyden hevesini alması sonucu zaten vazgeçmek kaçınılmaz değil midir sizce de?
Anlatacak hiçbir şeyim yokken de yazmalı mıyım? Disipline olmak için evet ama burada açtığım pencere de bu değil ki. Böyle böyle sözcüklerle arama girenler çıkmaz oldu.
Oysaki yaz bitince yazılacaklar diye de bir liste yapmıştım. Listeyi bulamıyorum. Bulamadığım birçok şey gibi herhalde içimde kayboldu. Geçenlerde giyindikten sonra -uzun zamandır yapmadığım bir şeydir esasında- bir bakayım nasıl olmuşum refleksiyle aynadaki aksımla karşılaştım. Ne kadar süre bilemem ama sevimsizlikle bir süre baş başa kaldım. Gördüklerim karşısında hislerimi buraya tüm şeffaflığıyla yazabilecek tamamlanmışlığa henüz maalesef ulaşamadım. Bazen o barışma bende hiç olmayacak maalesef diye omzumu pıtpıtlıyorum.
Daha az cümle kurarak yaşıyorum uzun zamandır. Biraz çengel bulmaca çözsem fena olmayacak. Eskiye nazaran kendi dilimdeki kelimeleri daha fazla unutuyorum. Sonbahar geldi geliyor falan diye cümleler görüyorum tepem atıyor. Yıllar önce çalıştığım okula yürüyerek gidip geliyordum. Yürüdüğüm yolda dökülen yapraklara bastığımı ve çıkardıkları sesleri anımsamaya uğraş verdiğimi fark ettim. Uğraş vermeden hatırladığım şey ise yaprakların renkleri oldu.
Onbeş yaşındaki kızım henüz geçen hafta, anne keşke bir kardeşim olsaydı belki de kendimi ailede bu kadar yalnız hissetmezdim belki dde gibi bir cümle kurdu. Önce gülümsedim sonra gözlerimde cadı ateşleri çaktı sonra da valla hiç kusura bakma girişiyle başlayan konuşmalar yaptım. Kısacası biraz sinir yaptı sanırım bünyemde. Bu ergenlik coğrafyası bende daha çok sinir yaptı arkadaşlar kimse kusura bakmasın. Herkesin ergenliği kimseyi ilgilendirmez evet tamam ama yani bu ne bkum kuşak böyle arkadaşlar! Terlik devri iyiymiş dedirttiyor bana. Oturma odasındaki orta sehpaların etrafında o şaplağı yemeyelim diye turladığımız, en deli kaçamağımızın okul çıkışı manitayla el ele yürümek olduğu, günlüklere şifreli iki cümle yazıldığı ve pek tabii ki sevgiliye kaset doldurulduğu terlik devri. Bilmiyorum ama konu hakkında çok okuyorum. Okudukça bilmeden geçirseymişim iyiymiş diyorum. Okudukça batıyorum gibi bir his.
Bazen kendime acımasızlığımın dozunu artırıyor nadiren de olsa bazı bazı düşürebiliyorum. 1-2 kişi hariç kimseyle konuşmuyor, sporda şapkamın siperliğini daha da göz hizama indiriyorum. Mümkünse bana yanaşmayından başka hiçbir mesaj vermiyorum. Ara ara kendimle yaptığım sohbetlerde şu soruyla masaya oturuyorum:
Çevrendekilerden ne istiyorsun?Peki çevrendekiler senden ne istiyor aysimcim?
Anlaşıldığı üzere yine çok fena varoluşsal girdaplarda sürükleniyorum.
Ve sonra diyorum ki iki şeyi yapmayı bırakırsam kendimi bulabilecekmişim gibi.
1-Yemek yapmak
2-Yemek yapmak
İyi ki oradasınız. İyi ki okuyorsunuz. Bu benim için hep ve çok değerli. Bir gün hayalini kurduğum o kitabı yazacak ve imza günlerinde karşılaşacağız ve ben o zaman yemek yapmayı bırakmış olacağım. Gibi ve sanki.
Eylül 14, 2025
Çöl


Mevzular derin. Bende 14 yaş erkek ve 16 yaş kız ergenuslar var. Göçmenlik travmalarına şimdi de ev arama, bulamama, bu arada günlük rutinleri aksatmama, yeni değiştirilen okula adapte olma ve elbette menapozun derin ve ılık sularında kaybolmama ekli. Yazmasam olmaz ama yemek yapmasam hiç olmaz. Bir yandan da çocuklarla daha kaç yıl beraber yaşayabileceğiz ki hislenmelerinin bünyede yarattığı iç çekiş... Yaz bacım, dök için, sayende bize de yol açılsın, buralarda bari paylaşalım hallerimizi. Tünelin sonundaki ışığı bulan söylesin gari...
Ah! Ben de yemek yapmayan biri olsam nasıl birine dönüşürüm çok merak ediyorum 🥲